1970 yılında Ankara'da doğdu. Ankara Merkez İmam Hatip Lisesi, ODTÜ Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü ve Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngiliz Dili Öğretmenliği bölümlerinde okudu. Yörünge, Belde, Ülke, İkindi Yazıları, Hece, Tezkire gibi yayınlarda yazdı. Hak-iş Basın danışmanlığı, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığı Danışmanlığı, Başbakanlık müşavirliği, Başbakan Başmüşavirliği ve Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanlığı görevlerinde bulundu. 25 ve 26. Dönemlerde Ankara Milletvekili seçildi. TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu, Güvenlik ve İstihbarat Komisyonu ve NATO PA Üyeliklerinde bulundu. TBMM Filistin ve Lübnan Dostluk Grubu Başkanlığı yaptı. Halen TÜBİTAK Yönetim Kurulu Üyesi. Evli, 1 çocuk babası.
2011 yılının Mart ayında Suriye’de olaylar başladığında ABD, DAEŞ’le mücadele bahanesiyle YPG/PKK’yı bölgeye yerleştirmeye başladı.
ABD, PKK eliyle yeni bir İsrail inşa etmek istiyordu; Türkiye ise güneyinde bir terör devletine doğal olarak karşı çıkıyordu.
7 Şubat MİT Krizi, 17/25 Aralık yargı darbesi girişimi, 15 Temmuz askeri darbe girişimi ve en son 14-28 Mayıs seçimlerinde Kılıçdaroğlu’nun bütün muhalefeti bir masada toplaması, her şeyden önce Erdoğan’ı devirmek suretiyle Suriye’de bir terör devletine Türkiye’nin itirazını ortadan kaldırmaya yönelikti. Eğer Fetullahçılar ya da Kılıçdaroğlu iktidarı ele geçirebilseler, bugün karşımızda bambaşka bir Suriye olacak; Esed diktatörlüğü bütün zalimliğiyle devam edecek, Türkiye’nin güneyinde bir PKK devleti kurulacak, İsrail sınırımıza kadar ulaşacaktı.
15 Temmuz sonrası MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin de desteğiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye’de bir terör devleti kurulması projesine karşı sarsılmaz duruş sergiledi. Geri adım atmadığı gibi, himayesindeki muhalifler eliyle Suriye’de hiç beklenmedik, muhteşem bir devrim gerçekleştirdi.
13 yıllık bir mücadeleden, bir devrimden, tartışmasız bir zaferden, Esed, Rusya ve İran’ın çekilmesinden sonra, Suriye’de bir terör devleti imkân ve ihtimali ortadan kalktı.
Şimdi sadece ve sadece iki seçenek var:
İkinci seçenek ise şu: Eğer YPG/PKK, Öcalan’ın çağrısına uymazsa, suhuletle silah bırakmazsa, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Suriye’deki silahlı güçler YPG/PKK’nın üzerine yürüyecek. ABD ve İsrail teröre destek verecek olursa, Türkiye hiç tereddüt etmeden bu ülkelerle de savaşacak.
Bunun dışında üçüncü bir ihtimal olabilir mi? Mesela bir uzlaşma sağlanabilir mi? Trump’ın göreve başlamasıyla bir orta yol bulunabilir mi? Bazı tavizler karşılığında bir terör devletine ya da oluşumuna Türkiye göz yumabilir mi? Kesinlikle hayır. Zira böyle bir tavizin Türkiye içindeki yansıması korkunç olacaktır. 13 yıl sonra gelen bir zaferin ardından geri adım atmak ya da taviz vermek, Cumhur İttifakı’nı sarsacak, dahası, PKK terörü, elde ettiği kazanım ve sağladığı ABD/İsrail desteğiyle Türkiye’yi çok zor bir döneme taşıyacaktır. Suriye zaferi de böyle bir gelişmeden ciddi yara alacaktır.
Yani Türkiye için bu aşamada üçüncü bir seçenek kalmamıştır. Ya YPG/PKK silah bırakacaktır ya da Türkiye bütün gövdesiyle bir savaşa girecektir.
Avrupa, Yunanistan, İran’dan yapılan açıklamalar Türkiye’ye karşı bir şer cephesinin oluştuğunu gösteriyor. Bu cepheye gelişmelere göre Ermenistan’ın, Rusya’nın, Suriye Devrimi’nden çok tedirgin olan Mısır, Suudi Arabistan, Körfez ve Ürdün’ün de dâhil olması muhtemel.
Evet, tablo bu kadar net, keskin ve bir o kadar da gergin.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin başlattığı Öcalan tartışmalarını işte bu netlik, keskinlik ve gerginlik gölgesinde okumak gerekiyor. Erdoğan ve Bahçeli, bir savaşa gerek kalmadan meseleyi çözmek istiyorlar. Bir sıcak çatışma durumunda ise tüm dünyaya ve Kürtlere “Biz elimizden geleni yaptık ama başka çare kalmadı” mesajının alt yapısını hazırlıyorlar.
Meselenin ciddiyeti Türkiye içinde henüz tam olarak anlaşılabilmiş değil. Küçük siyasi hesaplarla Cumhur İttifakı’na, Erdoğan ve Bahçeli’ye yüklenenler tabloyu okumaktan acizler. Eğer bir “beka meselesi” varsa o işte budur ve bugündür. Türkiye ya bu sınavdan başarıyla çıkacak ya da çok çok zor bir sürece girecektir.
Tekrar yazalım: Mesele ne kadar ciddi olursa olsun, Öcalan’ın İmralı’dan çıkması söz konusu değil. Yakalandığı anda “Devletimin hizmetindeyim” diyen Öcalan, başlattığı terörü bitirerek, en azından bitirme çağrısı yaparak misyonunu yerine getirmiş olacak. Türkiye’nin kimseye borcu yok; dolayısıyla Öcalan çağrı yapsa da yapmasa da, çağrısı işe yarasa da yaramasa da beklenen olacak, devreye silah girecek. Başka yol görünmüyor.
Merhaba, sitemizde paylaştığınız yorumlar, diğer kullanıcılar için değerli bir kaynak oluşturur. Lütfen diğer kullanıcılara ve farklı görüşlere saygı gösterin. Kaba, saldırgan, aşağılayıcı veya ayrımcı dil kullanmayın.
zaten başka türlü sü kendini inkâr demektir... bizce dem liler de bunca görüşme yi neden yapıyor anlamak mümkün değil sanki zaman kazanmak için gibi geliyor... ikna edilmesi gereken meclis değil ki kandil dağın daki terör baronları... onları ikna etsinler... farketmez biz kırk sene dır ölüp ölüp diriliyoruz... en azından ne olacaksa olur ölen ölür kalan sağlar bizimdir... bu kadar... ne muhatap lıgı... ne görüşmesi... bunlara bir de ömür boyu maaş veriliyor... bizim mesele miz PKK ile... başka ülkelere maşa olanlar la... nokta...
Durumu anlamamıza yarayan mükemmel bir analiz.
şüphesiz Türkiye'nin en kaliteli bir kaç kaleminden biri.
Aydın abi sizleri hem TVdeki yorumlardan hem de bu yazılarınızdan takip ediyoruz ve istifade ediyoruz. Herşeyi çok net şekilde ortaya koyan çok güzel bir yazı olmuş elinize sağlık. Allah razı olsun
Aklınıza sağlık. Yorumunuza tamamen katılıyorum. Bebek katilinin sadra şifa bir çağrı yapacağını sanmıyorum. Elbette işi suhuletle çözmeye yönelik yollar denenmeli ama görünen o ki bu yoldan sonuç almak zor.
Günün en önemli haberlerini e-posta olarak almak için tıklayın. Buradan üye olun.
Üye olarak Albayrak Medya Grubu sitelerinden elektronik iletişime izin vermiş ve Kullanım Koşullarını ve Gizlilik Pollitikasını kabul etmiş olursunuz.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.